YURT DIŞI YASAĞININ KALDIRILMASI
[2025-06-02]

YURT DIŞI YASAĞININ KALDIRILMASI

Dolandırıcılık Suçu Nedir?

Genel Olarak Adli Kontrol Kararları

Adli kontrol kararı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 109. maddesi ve devamı hükümleri uyarınca düzenlenmiş, tutuklama tedbirine alternatif bir koruma tedbiridir. Suç şüphesi altında bulunan kişilerin yargılama sürecinde kaçmasını, delilleri yok etmesini, tanıkları etkilemesini veya suça devam etmesini engellemek amacıyla başvurulur.

Adli Kontrol Kararının Türleri

Hakim ya da mahkeme, adli kontrol kararı verirken bir veya birden fazla tedbiri belirleyebilir. Bu tedbirlerden bazıları:

  • Yurt dışına çıkamamak Belirli yerlere gitmekten veya belirli faaliyetlerde bulunmaktan men edilmek
  • Belirli bir adreste oturma zorunluluğu
  • Belirli zamanlarda karakola imza verme yükümlülüğü
  • Şüpheli veya sanığın elektronik kelepçe ile izlenmesi
  • Güvence (teminat) yatırılması Mağdur, müşteki veya tanıkla iletişimin sınırlandırılması

Yurt Dışına Çıkış Yasağı

Yurt dışına çıkış yasağı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 109. maddesi kapsamında öngörülen bir adli kontrol tedbiridir. Bu tedbir, kişinin yargılama sürecinde kaçmasının önlenmesi ve yargılamaya katılımının sağlanması amacıyla uygulanır. Yani Yurt dışına çıkış yasağının temel amacı: Kaçma şüphesinin engellenmesi, Yargılamadan kaçınma ihtimalinin önüne geçilmesi, sanığın/şüphelinin mahkeme celbine uygun şekilde hazır bulundurulmasıdır.

Adli Kontrol Kararlarında Azami Süre

14.07.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7331 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 17. maddesi ile 5271 sayılı CMK’na Adli Kontrol Altında Geçecek Süre başlıklı 110/A maddesi eklenmiştir. Maddenin 2. fıkrasında; Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde adli kontrol süresinin en çok üç yıl olduğu, bu sürenin zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek uzatılabileceği; uzatma süresinin toplam üç yılı, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar yönünden ise dört yılı geçemeyeceği hüküm altına alınarak adli kontrolde geçirilebilecek sürelere ilişkin sınırlama getirilmiştir.

7331 sayılı yasanın 17. maddesine ilişkin teklif gerekçesinde; düzenlemede öngörülen sürelerin kişilerin zorunlu olarak adli kontrol yükümlülüğüne tabi tutulmaları gereken süreler olmayıp, belirtilen süreler dolmadan da her zaman adli kontrol yükümlülüğüne son verilebileceği, düzenlemeyle kişilerin özgürlüklerinin güvence altına alınması ve adli kontrol tedbirinin ölçüsüz olarak uygulanmasının önüne geçilmesinin amaçlandığı vurgulanmıştır.

Adli Kontrol Kararının Kaldırılması Hangi Evrede Talep Edilir ?

Ayrıntıları Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 20.02.2014 gün ve 2014/1494 Esas, 2014/2310 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere adli kontrol kararının kaldırılması veya değiştirilmesi talebinin kovuşturma evresinin her aşamasında ileri sürülebileceği ve Mahkemesince bu taleple ilgili olarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Önerilen Yayınlar
HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

GENEL OLARAK HIRSIZLIK SUÇU

Hırsızlık ile ilgili hükümler 5237 sayılı TCK’nın ikinci kısım, onuncu bölümünde “malvarlığına karşı suçlar” başlığı altında, 141.madde ile 150. Madde arasında düzenlenmiştir.TCK m. 141/1’e göre '' Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.''

NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU

Nitelikli hırsızlık suçları TCK’nun 142. maddesinde ağırlıkları bakımından üç kademeli olarak düzenlenmiştir. 142/1. madde hükmünde öngörülen suçların cezası iki yıldan beş yıla kadar hapistir. 142/2 madde hükmünde öngörülen suçların cezası üç yıldan yedi yıla kadar hapistir. Suçun elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan bir kimseye karşı işlenmesi halinde bu hükme göre verilecek ceza üçte bir artırılarak verilir. 142/3. madde hükmü, öngördüğü suçun cezası hakkında ikinci fıkra hükmüne gönderme yapmakta, ancak suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde faile verilecek cezayı onbeş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası olarak tespit etmektedir. Burada, hapis cezasının asgari haddi, gönderme yapılan hükmün öngördüğü cezanın azami haddinden daha az olamaz. Adli para cezasına gelince, gönderme yapılan hükümde hapis cezası yanında ayrıca bu ceza öngörülmüş olmadığından, kanunilik ilkesinin gereği olarak bu ceza için cezanın asgari haddi, genel hükümde gösterilendir

Nitelikli hallerin varlığı durumunda failin cezai sorumluluğu daha ağır sonuçlar doğurur. Bu düzenlemelerle, suçun daha tehlikeli veya toplum açısından daha zararlı şekillerde işlenmesini engellemek amaçlanmıştır. Nitelikli hırsızlık suçu, hem ceza miktarı yönünden hem de güvenlik tedbirlerinin uygulanması açısından daha ciddi yaptırımlarla karşılaşılmasına neden olur.

Yargı mercileri, somut olayda bu nitelikli hallerden birinin veya birkaçının bulunup bulunmadığını deliller doğrultusunda değerlendirir ve suça uygulanacak cezayı bu çerçevede belirler.

İLGİLİ KANUN HÜKÜMLERİ

Nitelikli hırsızlık

(1) Madde 142- Hırsızlık suçunun;

  • a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

  • b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.)

  • c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

  • d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

  • e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

    İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

    (2) Suçun;

  • a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,

  • b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,

  • c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,

  • d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,

  • e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,

  • f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,

  • g) büyük veya küçük baş hayvan hakkında,

  • h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.

(5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

Devamını Oku
İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

Genel Olarak Şikayet

Şikayet konusu kural olarak icra ve iflas dairelerinin yapmış olduğu işlemlerdir. Şikayet yoluna takip hukukuna ilişkin kuralların yanlış uygulanması sonucu başvurulur. Şikayet yoluna maddi hukuka ilişkin kuralların yanlış uygulanması için başvurulmaz. Şikayet yazılı ve sözlü olarak yapılabilir. Şikayet edilen kişi is işlemi yapan icra dairesidir. Şikayet icra mahkemesine yapılır. Bu icra mahkemesi şikayet edilen icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesidir. Şikayetin icra mahkemesine yapılacağı kuralının istisnaları vardır. Kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takipte şikayet icra dairesine yapılır. Şikayeti inceleyen ve karar veren asliye ticaret mahkemesidir. Konkordato komiserinin işlemleriyle ilgili şikayetler asliye ticaret mahkemesine yapılır.

Şikayetin Sebepleri

A) İşlemnin olaya uygun olmaması: Kanunun icra dairesine takdir hakkı tanıdığı durumlara söz konusu Olmaktadır; Eşyanın haczedilebilen eşyalardan olup olmadığı Talik halinin varlığı ve süresinin takdiri Satış gün ,saat ve yerinin belirlenmesi Satışta ilan süresinin belirlenmesi

B) İşlemin kanuna uygun olmaması: Taşınmaz satışında ilan şartlarına uyulmaması Tebligat yapılmadan hacze gidilmesi Ödeme emrine itiraz süresinin 7 günden az bildirilemsi-Borcun sebebinin bildirilmemesi Mal beyanına ilişkin ihtar yapılmaması

C) Bir hakkın yerine getirilmemesi:Kanunen yapılması gereken durumun hiç yapılmamış olması Durumudur; Alacaklının takip talebinin hiç işleme alınmaması Yapılan ödemenin kabul edilmemiş olması Haciz talebinin yerine getirilememesi Şartları oluşmasına rağmen alacaklıya rehin açığı belgesinin verilmemesi

D) Bir hakkın Sürüncemede bırakılması: İşlemin haklı gerekçe olmadan süresi içerisinde yapılmamış Olmasıdır; Takip talebinden itibaren ödeme emrinin 3 gün içerisinde gönderilmemesi Talepten itibaren 3 gün içinde haciz tatbik edilmemesi

E) Kanun düzenine aykırılık: Bu şikayet sebebi İİK' da düzenlenmemiş olup Yargıtay kararları ile hukuk sistemimize girmiştir.

Devamını Oku
Vekile Tebligat Zorunluluğu

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Tebligat, hukuki bir işlemin veya resmi bir belgenin muhatabına usulüne uygun bir şekilde bildirilmesi işlemidir. Türk hukukunda tebligat, kişilerin haklarını ve yükümlülüklerini zamanında öğrenmelerini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Tebligat işlemleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenlenmektedir.

İcra Hukukunda Tebligat

İcra ve İflas Kanunu m.21’e göre “İcra dairelerince yapılacak tebliğler yazı ile ve Tebligat Kanunu hükümlerine göre olur.”

İcra ve İflas Kanunu m.57’ye göre “İcraya ait tebliğlerde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.”

İcra işlerinde tebligat, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde yürütülen, takip işlemlerinin taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmesini sağlayan hukuki bir zorunluluktur. Tebligatın hukuka uygun bir şekilde yapılması, borçlunun savunma hakkını kullanabilmesi, sürelerin başlaması ve icra işlemlerinin geçerliliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere icra işlerinde tebligat, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ancak bazı hususlarda İcra ve İflas Kanununda bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır.

Tebligat Türleri

Adi Tebligat .Normal posta veya memur eliyle yapılan tebligat türüdür. ,Resmî kurumlar veya mahkemeler tarafından gönderilebilir.

İadeli Taahhütlü Tebligat: Tebligatın alıcıya ulaştığını kanıtlamak için kullanılır. Alıcının imzasıyla teslim edilir.

Elektronik Tebligat (E-Tebligat): Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi uyarınca, belirli kişi ve kurumlar için zorunlu olan elektronik ortamda yapılan tebligattır. e-Tebligat Sistemi (UETS) üzerinden iletilir.

İlanen Tebligat: Muhatabın adresinin bilinmediği veya bulunamadığı durumlarda gazete veya ilan panosu aracılığıyla yapılan tebligattır. Resmî Gazete veya mahkeme ilan panolarında yayımlanır.

Memur Eliyle Tebligat: Tebligatı yapacak olan merciin memuru aracılığıyla doğrudan yapılan bildirimdir. Genellikle adli makamlar tarafından kullanılır.

Vekile veya Temsilciye Yapılan Tebligat :Muhatabın bir avukatı veya kanuni temsilcisi varsa, tebligat doğrudan onlara yapılır.

Devamını Oku
YURT DIŞI YASAĞININ KALDIRILMASI
YURT DIŞI YASAĞININ KALDIRILMASI

Yurt Dışı Çıkış Yasağının Azami Sürenin Dolması ile Kaldırılması Gerektiğine Dair Hukuki Sebepler

Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru yoluyla incelediği ve ihlal tespiti yaptığı birçok kararında yurt dışı çıkış yasağı adli kontrol koruma tedbirinde olduğu gibi tüm koruma tedbirlerinin geçici olduğunu, herhangi bir tedbirin ilânihaye veya herhangi bir kriterden bağımsız olarak süreklilik arz eder biçimde uygulanmasının mümkün olmadığını vurgulamaktadır. Mahkeme, süregelen bir koruma tedbirinin durumun gerektirdiğinden daha uzun sürdüğünün anlaşıldığı durumlarda tedbir nedeniyle müdahale edilen anayasal hakların ihlalinin söz konusu olabileceğini belirtmektedir. (bkz. Latife Akyüz, B. No: 2016/50822, 07.09.2021; Hakkı Gök, B. No: 2017/33469, 03.11.2022; Yavuz İrişti, B.No: 2019/10850, 02.03.2023, Yağmur Erşan [GK], B. No: 2018/36451, 27.10.2021; Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27.10.2021)

Koruma tedbirleri ile anayasal haklara yapılan müdahalelerin keyfî veya öngörülemez olmaması için bazı güvenceler sağlanmalıdır. Müdahale teşkil eden tedbirlerin özellikle kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının kişilere tanınmış olması gerekir. Söz konusu usul güvencelerinin mevzuatta yer almaması, yer aldığı hâlde uygulanmaması veya etkisizleşmesi koruma tedbirlerinin müdahale ettiği anayasal hakları ihlal eder (Latife Akyüz, § 52,).

Yurt dışına çıkış yasağı öngören adli kontrol tedbirinin esas olarak Anayasanın 23. maddesiyle koruma altına alınan “yerleşme ve seyahat hürriyeti” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ortadadır. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve söz konusu müdahalenin gerek kapsamı gerek süresi itibarıyla orantılı olarak uygulanması gerekir. Buna göre yerleşme ve seyahat hürriyetine ve bu temel hakla bağlantılı olarak özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

Yurt Dışı Çıkış Yasağının Kaldırılmasına Yerel Mahkemece Karar Verilebilir mi?

CMK’nun 111. maddesine göre Adli Kontrol kararının kaldırılması talebinin şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme tarafından beş gün içinde karar verileceği hüküm altına alınmıştır. İlk derece mahkemesince nihai hükümle sonuçlanan dosyalarda CMK’nun 111. maddesi uyarınca adli kontrol kararını kaldırma taleplerinin ilk derece yargı merciince mi yoksa kanun yolu merciince mi hükme bağlanacağı ceza usul yasamızda açık olarak düzenlenmemiştir. Ancak yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 20.02.2014 gün ve 2014/1494 Esas, 2014/2310 Karar sayılı kararı uyarınca bu talebin yargılamanın her aşamasında yerel mahkeme tarafından karara bağlanması gerektiği ortadadır.

15.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı yasanın 15. maddesi ile değişik CMK’nun 109. maddesinin 4. fıkrası uyarınca ağır hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebileceği, bu kişiler hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesinin de adlî kontrol kararı verebileceği hüküm altına alınmıştır.

Ayrıca yasa koyucunun 14.07.2021 Resmi Gazete tarihli 7331 sayılı yasanın 17. maddesi ile adli kontrolde geçirilebilecek sürelere ilişkin sınırlama getirerek temel hak ve hürriyetlere sınırsız süre ile müdahale edilmesini önlemek istediği açık olup bu husus madde gerekçesinde de net olarak ifade edilmiştir.

5271 sayılı yasanın 109/4 ve 112/1 maddelerine 2020 yılında eklenen değişiklikler ve Yasaya 2021 yılında eklenen 110/A maddesi ile Yargıtay 9. Ceza Dairesinin yukarıda bahsedilen kararı birlikte değerlendirildiğinde ilk derece mahkemelerinin dosyadan hükümle el çekmiş olsalar bile kanun yollarına başvurulması halinde kovuşturma aşamasının halen devam ediyor olması nedeniyle gelişen durumlara bağlı olarak adli kontrol kararı verme, değiştirme veya kaldırma konusunda görev ve yetkili oldukları, ceza muhakemesi hukukunda kıyas yasağı bulunmadığından Mahkemenizin iş bu taleple ilgili olarak CMK’nun 109/4 ve 112/1 maddelerini kıyasen somut olaya uygulayarak talebi karara bağlama yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur.

Sonuç

Yukarıda bahsedilen Anayasal ve yasal mevzuat hükümleri ve konuya ilişkin yargısal içtihatlar da dikkate alınarak; kanunda öngörülen azami sürenin dolması nedeniyle halen tedbirinin uygulanmaya devam edilmesinin Anyasanın 20. ve 23. maddeleri ile CMK’nun 109. ve 110/A maddelerine açıkça aykırı olup azami sürenin geçtiği durumlarda yurt dışı yasağının kaldırılması gerekmektedir.

Ceza yargılamaları, bireyin özgürlüğünü doğrudan etkileyen ciddi bir hukuki süreçtir ve savunma hakkının etkin kullanımı ancak bir avukat aracılığıyla mümkün olabilir. Herhangi bir ceza yargılama süreci ile karşılaşıldığında, karmaşık usul kuralları, delil değerlendirmesi ve hak ihlallerine karşı korunma gibi teknik detaylar içerdiğinden, kişinin kendini eksiksiz şekilde savunabilmesi için hukuki bilgiye ve deneyime sahip bir ceza avukatının desteği hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, suç isnadı ile karşılaşıldığında avukat tutulması hem adil yargılanma hakkını korumak hem de hak kayıplarını önlemek açısından zorunludur

Bağlantılı Yayınlar

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Tebligat, hukuki bir işlemin veya resmi bir belgenin muhatabına usulüne uygun bir şekilde bildirilmesi işlemidir. Türk hukukunda tebligat, kişilerin haklarını ve yükümlülüklerini zamanında öğrenmelerini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Tebligat işlemleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenlenmektedir.

İcra Hukukunda Tebligat

İcra ve İflas Kanunu m.21’e göre “İcra dairelerince yapılacak tebliğler yazı ile ve Tebligat Kanunu hükümlerine göre olur.”

İcra ve İflas Kanunu m.57’ye göre “İcraya ait tebliğlerde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.”

İcra işlerinde tebligat, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde yürütülen, takip işlemlerinin taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmesini sağlayan hukuki bir zorunluluktur. Tebligatın hukuka uygun bir şekilde yapılması, borçlunun savunma hakkını kullanabilmesi, sürelerin başlaması ve icra işlemlerinin geçerliliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere icra işlerinde tebligat, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ancak bazı hususlarda İcra ve İflas Kanununda bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır.

Tebligat Türleri

Adi Tebligat .Normal posta veya memur eliyle yapılan tebligat türüdür. ,Resmî kurumlar veya mahkemeler tarafından gönderilebilir.

İadeli Taahhütlü Tebligat: Tebligatın alıcıya ulaştığını kanıtlamak için kullanılır. Alıcının imzasıyla teslim edilir.

Elektronik Tebligat (E-Tebligat): Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi uyarınca, belirli kişi ve kurumlar için zorunlu olan elektronik ortamda yapılan tebligattır. e-Tebligat Sistemi (UETS) üzerinden iletilir.

İlanen Tebligat: Muhatabın adresinin bilinmediği veya bulunamadığı durumlarda gazete veya ilan panosu aracılığıyla yapılan tebligattır. Resmî Gazete veya mahkeme ilan panolarında yayımlanır.

Memur Eliyle Tebligat: Tebligatı yapacak olan merciin memuru aracılığıyla doğrudan yapılan bildirimdir. Genellikle adli makamlar tarafından kullanılır.

Vekile veya Temsilciye Yapılan Tebligat :Muhatabın bir avukatı veya kanuni temsilcisi varsa, tebligat doğrudan onlara yapılır.

Devamını Oku
İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

Genel Olarak Şikayet

Şikayet konusu kural olarak icra ve iflas dairelerinin yapmış olduğu işlemlerdir. Şikayet yoluna takip hukukuna ilişkin kuralların yanlış uygulanması sonucu başvurulur. Şikayet yoluna maddi hukuka ilişkin kuralların yanlış uygulanması için başvurulmaz. Şikayet yazılı ve sözlü olarak yapılabilir. Şikayet edilen kişi is işlemi yapan icra dairesidir. Şikayet icra mahkemesine yapılır. Bu icra mahkemesi şikayet edilen icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesidir. Şikayetin icra mahkemesine yapılacağı kuralının istisnaları vardır. Kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takipte şikayet icra dairesine yapılır. Şikayeti inceleyen ve karar veren asliye ticaret mahkemesidir. Konkordato komiserinin işlemleriyle ilgili şikayetler asliye ticaret mahkemesine yapılır.

Şikayetin Sebepleri

A) İşlemnin olaya uygun olmaması: Kanunun icra dairesine takdir hakkı tanıdığı durumlara söz konusu Olmaktadır; Eşyanın haczedilebilen eşyalardan olup olmadığı Talik halinin varlığı ve süresinin takdiri Satış gün ,saat ve yerinin belirlenmesi Satışta ilan süresinin belirlenmesi

B) İşlemin kanuna uygun olmaması: Taşınmaz satışında ilan şartlarına uyulmaması Tebligat yapılmadan hacze gidilmesi Ödeme emrine itiraz süresinin 7 günden az bildirilemsi-Borcun sebebinin bildirilmemesi Mal beyanına ilişkin ihtar yapılmaması

C) Bir hakkın yerine getirilmemesi:Kanunen yapılması gereken durumun hiç yapılmamış olması Durumudur; Alacaklının takip talebinin hiç işleme alınmaması Yapılan ödemenin kabul edilmemiş olması Haciz talebinin yerine getirilememesi Şartları oluşmasına rağmen alacaklıya rehin açığı belgesinin verilmemesi

D) Bir hakkın Sürüncemede bırakılması: İşlemin haklı gerekçe olmadan süresi içerisinde yapılmamış Olmasıdır; Takip talebinden itibaren ödeme emrinin 3 gün içerisinde gönderilmemesi Talepten itibaren 3 gün içinde haciz tatbik edilmemesi

E) Kanun düzenine aykırılık: Bu şikayet sebebi İİK' da düzenlenmemiş olup Yargıtay kararları ile hukuk sistemimize girmiştir.

Devamını Oku
HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

GENEL OLARAK HIRSIZLIK SUÇU

Hırsızlık ile ilgili hükümler 5237 sayılı TCK’nın ikinci kısım, onuncu bölümünde “malvarlığına karşı suçlar” başlığı altında, 141.madde ile 150. Madde arasında düzenlenmiştir.TCK m. 141/1’e göre '' Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.''

NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU

Nitelikli hırsızlık suçları TCK’nun 142. maddesinde ağırlıkları bakımından üç kademeli olarak düzenlenmiştir. 142/1. madde hükmünde öngörülen suçların cezası iki yıldan beş yıla kadar hapistir. 142/2 madde hükmünde öngörülen suçların cezası üç yıldan yedi yıla kadar hapistir. Suçun elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan bir kimseye karşı işlenmesi halinde bu hükme göre verilecek ceza üçte bir artırılarak verilir. 142/3. madde hükmü, öngördüğü suçun cezası hakkında ikinci fıkra hükmüne gönderme yapmakta, ancak suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde faile verilecek cezayı onbeş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası olarak tespit etmektedir. Burada, hapis cezasının asgari haddi, gönderme yapılan hükmün öngördüğü cezanın azami haddinden daha az olamaz. Adli para cezasına gelince, gönderme yapılan hükümde hapis cezası yanında ayrıca bu ceza öngörülmüş olmadığından, kanunilik ilkesinin gereği olarak bu ceza için cezanın asgari haddi, genel hükümde gösterilendir

Nitelikli hallerin varlığı durumunda failin cezai sorumluluğu daha ağır sonuçlar doğurur. Bu düzenlemelerle, suçun daha tehlikeli veya toplum açısından daha zararlı şekillerde işlenmesini engellemek amaçlanmıştır. Nitelikli hırsızlık suçu, hem ceza miktarı yönünden hem de güvenlik tedbirlerinin uygulanması açısından daha ciddi yaptırımlarla karşılaşılmasına neden olur.

Yargı mercileri, somut olayda bu nitelikli hallerden birinin veya birkaçının bulunup bulunmadığını deliller doğrultusunda değerlendirir ve suça uygulanacak cezayı bu çerçevede belirler.

İLGİLİ KANUN HÜKÜMLERİ

Nitelikli hırsızlık

(1) Madde 142- Hırsızlık suçunun;

  • a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

  • b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.)

  • c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

  • d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

  • e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

    İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

    (2) Suçun;

  • a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,

  • b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,

  • c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,

  • d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,

  • e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,

  • f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,

  • g) büyük veya küçük baş hayvan hakkında,

  • h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.

(5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

Devamını Oku