Ceza Hukukunda Mahsup
[2025-06-02]

Ceza Hukukunda Mahsup

Genel Olarak Mahsup Kavramı

Mahsup, sanığın veya hükümlünün daha önce gözaltı, yakalama, tutukluluk gibi nedenlerle fiilen özgürlüğünden yoksun kaldığı sürelerin, daha sonra verilen mahkûmiyet hükmündeki hapis cezasından düşülmesidir. Bu işlem, infaz hukukuna ilişkin bir mesele olup, genellikle mahkûmiyetin infazı sırasında gündeme gelir.

Ceza hukukunda mahsup, hüküm kesinleşmeden önce kişi özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuran tüm haller nedeniyle geçirilen sürelerin mahkum olunan cezadan indirilmesini ifade etmektedir. TCK 63.maddede Türkiye sınırları içinde hürriyetten yoksun bırakılmanın mahsubunu düzenlemektedir. 63. Maddeye göre; “Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün Yüz Türk Lirası sayılmak üzere bu cezada indirim yapılır.

TCK’nın 63.maddesinin gerekçesi şu şekildedir: “Maddeyle, mahkûmun suç nedeni ile şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran örneğin tutuklama gibi hâller nedeni ile geçirilen sürelerin mahkûmiyetten indirilmesi esası benimsenmiştir. Böylece teknik anlamda tutukluluk sayılmamakla beraber şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran tedbirlerin tümünün de tutukluluk gibi mahkûmiyet süresine mahsup edilmesi öngörülmüştür. Bu nedenle, madde metninde “hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller” Maddede “hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen” ibaresi yer aldığından hükümlünün mahkûm edildiği suçtan başka bir fiilden dolayı yargılama nedeniyle hürriyetinin sınırlanmış olması hâlinde de mahsubun hangi koşul ile yapılabileceği gösterilmiştir. Tasarıdaki maddenin ikinci cümlesinde yapılan değişiklikle, adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, mahsubun bir gün karşılığı yüz Türk Lirası sayılmak suretiyle yapılacağı kabul edilmiştir”

Mahsup Uygulanabilmesi İçin Gerekli Şartlar

Türk Ceza Kanunu’nun 63.maddesinde yer alan düzenleme incelendiğinde, mahsubun uygulanabilmesi için bir kısım şartların bir arada bulunmasının gerekli olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.

Bu şartlar şunlardır:

  • Kişinin hürriyetinin sınırlanmış olması,
  • Kişinin tutulmaya dayanak teşkil eden suçtan veya başkaca bir suçtan mahkûm edilmesi,
  • Tutulmaya konu sürelerin kişi hakkında verilecek mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden önce gerçekleşmesi,
  • Mahsup ile ilgili olarak karar verilmiş olması

Yabancı Yargı Makamlarınca Uygulanan Şahsi Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların Mahsup Edilmesi

Konuya ilişkin TCK’nın 16.maddesi “nerede işlenmiş olursa olsun bir suçtan dolayı, yabancı ülkede gözaltında, gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süre, aynı suçtan dolayı Türkiye’de verilecek cezadan mahsup edilir” şeklindedir. TCK’nın 16.maddesinde yer alan mahsup işlemi, yurt dışında yargılama konusu yapılmış olsun veya olmasın, bu fiil ile ilgili olarak Türkiye’de yapılan yargılama sonrasında verilecek mahkûmiyet hükmünden belirtilen tutulu süreler indirilebilir. Başka bir yargılama sonucunda verilecek cezadan, yurtdışında geçirilen tutulu süreler indirilemez.

Uyuşturucu Veya Uyarıcı İmal ve Ticareti Suçu Açısından Mahsup Kurumu

Yasa koyucu uyuşturucu veya uyarıcı imal ve ticareti suçu açısından mahsup kurumuna ilişkin özel bir düzenleme yapmıştır. Buna göre “uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı fiilinin diğer ülke açısından ithal olarak nitelendirilmesi dolayısıyla bu ülkede yapılan yargılama sonucunda hükmolunan cezanın infaz edilen kısmı, Türkiye’de uyuşturucu veya uyarıcı madde ihracı dolayısıyla yapılacak yargılama sonucunda hükmolunan cezadan mahsup edilir” (TCK md. 188/2)

Önerilen Yayınlar
DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

Dolandırıcılık Suçu Nedir?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 157’de dolandırıcılık suçunun basit hali, m. 158 ve 159’da ise suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. TCK m. 157’ye göre “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.''

Dolandırıcılık, doğru davranma ve iyiniyet kurallarına aykırı hareket ederek kişileri aldatıp iradelerini yanıltmak suretiyle malvarlıkları üzerinde tasarruf etmelerini sağlamaktır.1 Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde de suçun bu niteliği “Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır.” şeklinde açıklanmıştır.

Hile Kavramı

Dolandırıcılık suçu, hileli hareketlerle haksız menfaat temin edilmesi, hile ise, birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise veya entrika olarak tanımlanmaktadır. Bu hilenin, belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırması, bu yalanlara inanan mağdur tarafından fail veya başkasına haksız çıkar sağlanması ile hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerektiği ifade edilmiştir.

Dolandırıcılık suçu açısından hile, başkasının iradesi üzerinde etki edebilecek yanıltıcı nitelikteki her türlü davranışı ifade eder. Fail, hileli davranışlarıyla aldatılan kişinin iradesinin kendi istediği biçimde oluşmasını ve gerçeği bilseydi muhatabın kabul etmeyeceği yönde davranmasını sağlamaktadır. Bu nedenle muhatabın iradesi üzerinde etkide bulunmaksızın sadece olguları ya da gerçeği değiştirmek hilenin varlığı için yeterli değildir. Alım satım ve ticari ilişkilerde de dürüstlük kuralına aykırı basit davranışlar hile olarak nitelenemez. İcabı kabul etmesini sağlamak amacıyla mağduru ikna etmeye yönelik basit sözler ve davranışlar, mağdurun iradesinin hatalı oluşmasına yönelik olmadıkça, dolandırıcılık olarak değerlendirilmemelidir. Dolandırıcılığın söz konusu olması için hileli davranışın mağdurun iradesinin hatalı oluşmasını ve bu suretle yarar elde edilmiş olmasını amaçlamış olması gerekir. Bir malı olduğundan daha pahalı, ucuz ya da faydalı göstermek; satış vaadine uygun davranmamak; başka alıcılar olduğu şeklindeki yalan beyanlarla alıcıyı ikna etmeye yönelik davranışlar dolandırıcılık olarak değerlendirilmemeli ve bu tür fiillere özel hukuk kapsamındaki düzenlemeler uygulanmalıdır.

Susmak Hileli Davranış Sayılır mı?

Birçok olayda hileli davranış, failin sözlü açıklamalarından oluşsa da bu her zaman zorunlu değilir. Somut olayda koşulları varsa failin susması da hile olarak değerlendirilebilir. Susmak, kimi hallerde ihmali davranışla dolandırıcılık olarak da nitelenebilir. Dolandırıcılığın susmak suretiyle işlenebilmesi için mağduru aydınlatmak konusunda kanundan, sözleşmeden ya da güven ilişkisinden doğan bir yükümlülüğü varken fail bunu yerine getirmeyerek mağduru hataya düşürmüş olmalıdır.64 Ancak başka bir yanıltıcı davranışta bulunmadan sadece susmanın basit bir aldatma ya da yalan olduğu hallerde hileden söz etmek zordur. Yargıtay da aleni olan tapu kaydına bakmak yerine satıcının verdiği yüzeysel bilgilere itimat ederek taşınmazı satın alan mağdurun dolandırılmasının söz konusu olamayacağını yönünde karar vermiştir

Devamını Oku
Vekile Tebligat Zorunluluğu

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Tebligat, hukuki bir işlemin veya resmi bir belgenin muhatabına usulüne uygun bir şekilde bildirilmesi işlemidir. Türk hukukunda tebligat, kişilerin haklarını ve yükümlülüklerini zamanında öğrenmelerini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Tebligat işlemleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenlenmektedir.

İcra Hukukunda Tebligat

İcra ve İflas Kanunu m.21’e göre “İcra dairelerince yapılacak tebliğler yazı ile ve Tebligat Kanunu hükümlerine göre olur.”

İcra ve İflas Kanunu m.57’ye göre “İcraya ait tebliğlerde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.”

İcra işlerinde tebligat, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde yürütülen, takip işlemlerinin taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmesini sağlayan hukuki bir zorunluluktur. Tebligatın hukuka uygun bir şekilde yapılması, borçlunun savunma hakkını kullanabilmesi, sürelerin başlaması ve icra işlemlerinin geçerliliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere icra işlerinde tebligat, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ancak bazı hususlarda İcra ve İflas Kanununda bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır.

Tebligat Türleri

Adi Tebligat .Normal posta veya memur eliyle yapılan tebligat türüdür. ,Resmî kurumlar veya mahkemeler tarafından gönderilebilir.

İadeli Taahhütlü Tebligat: Tebligatın alıcıya ulaştığını kanıtlamak için kullanılır. Alıcının imzasıyla teslim edilir.

Elektronik Tebligat (E-Tebligat): Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi uyarınca, belirli kişi ve kurumlar için zorunlu olan elektronik ortamda yapılan tebligattır. e-Tebligat Sistemi (UETS) üzerinden iletilir.

İlanen Tebligat: Muhatabın adresinin bilinmediği veya bulunamadığı durumlarda gazete veya ilan panosu aracılığıyla yapılan tebligattır. Resmî Gazete veya mahkeme ilan panolarında yayımlanır.

Memur Eliyle Tebligat: Tebligatı yapacak olan merciin memuru aracılığıyla doğrudan yapılan bildirimdir. Genellikle adli makamlar tarafından kullanılır.

Vekile veya Temsilciye Yapılan Tebligat :Muhatabın bir avukatı veya kanuni temsilcisi varsa, tebligat doğrudan onlara yapılır.

Devamını Oku
İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

Genel Olarak Şikayet

Şikayet konusu kural olarak icra ve iflas dairelerinin yapmış olduğu işlemlerdir. Şikayet yoluna takip hukukuna ilişkin kuralların yanlış uygulanması sonucu başvurulur. Şikayet yoluna maddi hukuka ilişkin kuralların yanlış uygulanması için başvurulmaz. Şikayet yazılı ve sözlü olarak yapılabilir. Şikayet edilen kişi is işlemi yapan icra dairesidir. Şikayet icra mahkemesine yapılır. Bu icra mahkemesi şikayet edilen icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesidir. Şikayetin icra mahkemesine yapılacağı kuralının istisnaları vardır. Kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takipte şikayet icra dairesine yapılır. Şikayeti inceleyen ve karar veren asliye ticaret mahkemesidir. Konkordato komiserinin işlemleriyle ilgili şikayetler asliye ticaret mahkemesine yapılır.

Şikayetin Sebepleri

A) İşlemnin olaya uygun olmaması: Kanunun icra dairesine takdir hakkı tanıdığı durumlara söz konusu Olmaktadır; Eşyanın haczedilebilen eşyalardan olup olmadığı Talik halinin varlığı ve süresinin takdiri Satış gün ,saat ve yerinin belirlenmesi Satışta ilan süresinin belirlenmesi

B) İşlemin kanuna uygun olmaması: Taşınmaz satışında ilan şartlarına uyulmaması Tebligat yapılmadan hacze gidilmesi Ödeme emrine itiraz süresinin 7 günden az bildirilemsi-Borcun sebebinin bildirilmemesi Mal beyanına ilişkin ihtar yapılmaması

C) Bir hakkın yerine getirilmemesi:Kanunen yapılması gereken durumun hiç yapılmamış olması Durumudur; Alacaklının takip talebinin hiç işleme alınmaması Yapılan ödemenin kabul edilmemiş olması Haciz talebinin yerine getirilememesi Şartları oluşmasına rağmen alacaklıya rehin açığı belgesinin verilmemesi

D) Bir hakkın Sürüncemede bırakılması: İşlemin haklı gerekçe olmadan süresi içerisinde yapılmamış Olmasıdır; Takip talebinden itibaren ödeme emrinin 3 gün içerisinde gönderilmemesi Talepten itibaren 3 gün içinde haciz tatbik edilmemesi

E) Kanun düzenine aykırılık: Bu şikayet sebebi İİK' da düzenlenmemiş olup Yargıtay kararları ile hukuk sistemimize girmiştir.

Devamını Oku
Ceza Hukukunda Mahsup
Ceza Hukukunda Mahsup

Mahsup Kurumu İle ilgili Kanun Maddeleri

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 100. Maddesinde; (1) Cezanın infazına başlandıktan sonra hastalık nedeniyle hükümlünün ceza infaz kurumundan hastaneye kaldırılması hâlinde burada geçirdiği süre, cezadan indirilir. (2) Ancak, cezanın infazını durdurmak için hükümlü, hastalığına kasten neden olmuşsa bu hükümden yararlanamaz. Bu hâlde Cumhuriyet savcısı infaz hâkimliğinden bir karar verilmesini ister.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. Maddesinde ise; 106/3; Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/5864 Esas 2020/1614 Karar Sayılı İlamı

Sanığın gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürenin, TCK"nın 63. maddesi uyarınca hükmedilen cezasından mahsup edilmesine karar verilmemiş ise de, bu hususun infaz aşamasında değerlendirilebileceği dikkate alınarak bozma nedeni yapılmamıştır.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2016/5191 Esas 2018/4510 Karar Sayılı İlamı

12/06/2009 gün ve 2009/331 Karar sayılı hükümdeki cezanın bireyselleştirilmesine ilişkin uygulama ile bağlı kalınarak TCK"nın 241/1, 52 maddeleri uyarınca sanığın 3 yıl hapis ve 20.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasından sonra TCK"nın 43/2-1 maddesi uyarınca bu cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırım yapılmak suretiyle bulunan sonuç cezadan kesinleşen hükümdeki 3 yıl hapis ve 20.000 TL adli para cezasının TCK"nın 63. Maddesi uyarınca mahsup edilerek aradaki fark (bakiye) cezaya hükmolunması yerine yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,

Ceza yargılamaları, bireyin özgürlüğünü doğrudan etkileyen ciddi bir hukuki süreçtir ve savunma hakkının etkin kullanımı ancak bir avukat aracılığıyla mümkün olabilir. Herhangi bir ceza yargılama süreci ile karşılaşıldığında, karmaşık usul kuralları, delil değerlendirmesi ve hak ihlallerine karşı korunma gibi teknik detaylar içerdiğinden, kişinin kendini eksiksiz şekilde savunabilmesi için hukuki bilgiye ve deneyime sahip bir ceza avukatının desteği hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, suç isnadı ile karşılaşıldığında avukat tutulması hem adil yargılanma hakkını korumak hem de hak kayıplarını önlemek açısından zorunludur.

Bağlantılı Yayınlar

İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

Genel Olarak Şikayet

Şikayet konusu kural olarak icra ve iflas dairelerinin yapmış olduğu işlemlerdir. Şikayet yoluna takip hukukuna ilişkin kuralların yanlış uygulanması sonucu başvurulur. Şikayet yoluna maddi hukuka ilişkin kuralların yanlış uygulanması için başvurulmaz. Şikayet yazılı ve sözlü olarak yapılabilir. Şikayet edilen kişi is işlemi yapan icra dairesidir. Şikayet icra mahkemesine yapılır. Bu icra mahkemesi şikayet edilen icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesidir. Şikayetin icra mahkemesine yapılacağı kuralının istisnaları vardır. Kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takipte şikayet icra dairesine yapılır. Şikayeti inceleyen ve karar veren asliye ticaret mahkemesidir. Konkordato komiserinin işlemleriyle ilgili şikayetler asliye ticaret mahkemesine yapılır.

Şikayetin Sebepleri

A) İşlemnin olaya uygun olmaması: Kanunun icra dairesine takdir hakkı tanıdığı durumlara söz konusu Olmaktadır; Eşyanın haczedilebilen eşyalardan olup olmadığı Talik halinin varlığı ve süresinin takdiri Satış gün ,saat ve yerinin belirlenmesi Satışta ilan süresinin belirlenmesi

B) İşlemin kanuna uygun olmaması: Taşınmaz satışında ilan şartlarına uyulmaması Tebligat yapılmadan hacze gidilmesi Ödeme emrine itiraz süresinin 7 günden az bildirilemsi-Borcun sebebinin bildirilmemesi Mal beyanına ilişkin ihtar yapılmaması

C) Bir hakkın yerine getirilmemesi:Kanunen yapılması gereken durumun hiç yapılmamış olması Durumudur; Alacaklının takip talebinin hiç işleme alınmaması Yapılan ödemenin kabul edilmemiş olması Haciz talebinin yerine getirilememesi Şartları oluşmasına rağmen alacaklıya rehin açığı belgesinin verilmemesi

D) Bir hakkın Sürüncemede bırakılması: İşlemin haklı gerekçe olmadan süresi içerisinde yapılmamış Olmasıdır; Takip talebinden itibaren ödeme emrinin 3 gün içerisinde gönderilmemesi Talepten itibaren 3 gün içinde haciz tatbik edilmemesi

E) Kanun düzenine aykırılık: Bu şikayet sebebi İİK' da düzenlenmemiş olup Yargıtay kararları ile hukuk sistemimize girmiştir.

Devamını Oku
Vekile Tebligat Zorunluluğu

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Tebligat, hukuki bir işlemin veya resmi bir belgenin muhatabına usulüne uygun bir şekilde bildirilmesi işlemidir. Türk hukukunda tebligat, kişilerin haklarını ve yükümlülüklerini zamanında öğrenmelerini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Tebligat işlemleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenlenmektedir.

İcra Hukukunda Tebligat

İcra ve İflas Kanunu m.21’e göre “İcra dairelerince yapılacak tebliğler yazı ile ve Tebligat Kanunu hükümlerine göre olur.”

İcra ve İflas Kanunu m.57’ye göre “İcraya ait tebliğlerde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.”

İcra işlerinde tebligat, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde yürütülen, takip işlemlerinin taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmesini sağlayan hukuki bir zorunluluktur. Tebligatın hukuka uygun bir şekilde yapılması, borçlunun savunma hakkını kullanabilmesi, sürelerin başlaması ve icra işlemlerinin geçerliliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere icra işlerinde tebligat, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ancak bazı hususlarda İcra ve İflas Kanununda bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır.

Tebligat Türleri

Adi Tebligat .Normal posta veya memur eliyle yapılan tebligat türüdür. ,Resmî kurumlar veya mahkemeler tarafından gönderilebilir.

İadeli Taahhütlü Tebligat: Tebligatın alıcıya ulaştığını kanıtlamak için kullanılır. Alıcının imzasıyla teslim edilir.

Elektronik Tebligat (E-Tebligat): Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi uyarınca, belirli kişi ve kurumlar için zorunlu olan elektronik ortamda yapılan tebligattır. e-Tebligat Sistemi (UETS) üzerinden iletilir.

İlanen Tebligat: Muhatabın adresinin bilinmediği veya bulunamadığı durumlarda gazete veya ilan panosu aracılığıyla yapılan tebligattır. Resmî Gazete veya mahkeme ilan panolarında yayımlanır.

Memur Eliyle Tebligat: Tebligatı yapacak olan merciin memuru aracılığıyla doğrudan yapılan bildirimdir. Genellikle adli makamlar tarafından kullanılır.

Vekile veya Temsilciye Yapılan Tebligat :Muhatabın bir avukatı veya kanuni temsilcisi varsa, tebligat doğrudan onlara yapılır.

Devamını Oku
DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

Dolandırıcılık Suçu Nedir?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 157’de dolandırıcılık suçunun basit hali, m. 158 ve 159’da ise suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. TCK m. 157’ye göre “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.''

Dolandırıcılık, doğru davranma ve iyiniyet kurallarına aykırı hareket ederek kişileri aldatıp iradelerini yanıltmak suretiyle malvarlıkları üzerinde tasarruf etmelerini sağlamaktır.1 Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde de suçun bu niteliği “Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır.” şeklinde açıklanmıştır.

Hile Kavramı

Dolandırıcılık suçu, hileli hareketlerle haksız menfaat temin edilmesi, hile ise, birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise veya entrika olarak tanımlanmaktadır. Bu hilenin, belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırması, bu yalanlara inanan mağdur tarafından fail veya başkasına haksız çıkar sağlanması ile hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerektiği ifade edilmiştir.

Dolandırıcılık suçu açısından hile, başkasının iradesi üzerinde etki edebilecek yanıltıcı nitelikteki her türlü davranışı ifade eder. Fail, hileli davranışlarıyla aldatılan kişinin iradesinin kendi istediği biçimde oluşmasını ve gerçeği bilseydi muhatabın kabul etmeyeceği yönde davranmasını sağlamaktadır. Bu nedenle muhatabın iradesi üzerinde etkide bulunmaksızın sadece olguları ya da gerçeği değiştirmek hilenin varlığı için yeterli değildir. Alım satım ve ticari ilişkilerde de dürüstlük kuralına aykırı basit davranışlar hile olarak nitelenemez. İcabı kabul etmesini sağlamak amacıyla mağduru ikna etmeye yönelik basit sözler ve davranışlar, mağdurun iradesinin hatalı oluşmasına yönelik olmadıkça, dolandırıcılık olarak değerlendirilmemelidir. Dolandırıcılığın söz konusu olması için hileli davranışın mağdurun iradesinin hatalı oluşmasını ve bu suretle yarar elde edilmiş olmasını amaçlamış olması gerekir. Bir malı olduğundan daha pahalı, ucuz ya da faydalı göstermek; satış vaadine uygun davranmamak; başka alıcılar olduğu şeklindeki yalan beyanlarla alıcıyı ikna etmeye yönelik davranışlar dolandırıcılık olarak değerlendirilmemeli ve bu tür fiillere özel hukuk kapsamındaki düzenlemeler uygulanmalıdır.

Susmak Hileli Davranış Sayılır mı?

Birçok olayda hileli davranış, failin sözlü açıklamalarından oluşsa da bu her zaman zorunlu değilir. Somut olayda koşulları varsa failin susması da hile olarak değerlendirilebilir. Susmak, kimi hallerde ihmali davranışla dolandırıcılık olarak da nitelenebilir. Dolandırıcılığın susmak suretiyle işlenebilmesi için mağduru aydınlatmak konusunda kanundan, sözleşmeden ya da güven ilişkisinden doğan bir yükümlülüğü varken fail bunu yerine getirmeyerek mağduru hataya düşürmüş olmalıdır.64 Ancak başka bir yanıltıcı davranışta bulunmadan sadece susmanın basit bir aldatma ya da yalan olduğu hallerde hileden söz etmek zordur. Yargıtay da aleni olan tapu kaydına bakmak yerine satıcının verdiği yüzeysel bilgilere itimat ederek taşınmazı satın alan mağdurun dolandırılmasının söz konusu olamayacağını yönünde karar vermiştir

Devamını Oku