HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ
[2025-05-24]

HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

GENEL OLARAK HIRSIZLIK SUÇU

Hırsızlık ile ilgili hükümler 5237 sayılı TCK’nın ikinci kısım, onuncu bölümünde “malvarlığına karşı suçlar” başlığı altında, 141.madde ile 150. Madde arasında düzenlenmiştir.TCK m. 141/1’e göre '' Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.''

NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU

Nitelikli hırsızlık suçları TCK’nun 142. maddesinde ağırlıkları bakımından üç kademeli olarak düzenlenmiştir. 142/1. madde hükmünde öngörülen suçların cezası iki yıldan beş yıla kadar hapistir. 142/2 madde hükmünde öngörülen suçların cezası üç yıldan yedi yıla kadar hapistir. Suçun elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan bir kimseye karşı işlenmesi halinde bu hükme göre verilecek ceza üçte bir artırılarak verilir. 142/3. madde hükmü, öngördüğü suçun cezası hakkında ikinci fıkra hükmüne gönderme yapmakta, ancak suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde faile verilecek cezayı onbeş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası olarak tespit etmektedir. Burada, hapis cezasının asgari haddi, gönderme yapılan hükmün öngördüğü cezanın azami haddinden daha az olamaz. Adli para cezasına gelince, gönderme yapılan hükümde hapis cezası yanında ayrıca bu ceza öngörülmüş olmadığından, kanunilik ilkesinin gereği olarak bu ceza için cezanın asgari haddi, genel hükümde gösterilendir

Nitelikli hallerin varlığı durumunda failin cezai sorumluluğu daha ağır sonuçlar doğurur. Bu düzenlemelerle, suçun daha tehlikeli veya toplum açısından daha zararlı şekillerde işlenmesini engellemek amaçlanmıştır. Nitelikli hırsızlık suçu, hem ceza miktarı yönünden hem de güvenlik tedbirlerinin uygulanması açısından daha ciddi yaptırımlarla karşılaşılmasına neden olur.

Yargı mercileri, somut olayda bu nitelikli hallerden birinin veya birkaçının bulunup bulunmadığını deliller doğrultusunda değerlendirir ve suça uygulanacak cezayı bu çerçevede belirler.

İLGİLİ KANUN HÜKÜMLERİ

Nitelikli hırsızlık

(1) Madde 142- Hırsızlık suçunun;

  • a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

  • b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.)

  • c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

  • d) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

  • e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

    İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

    (2) Suçun;

  • a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,

  • b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,

  • c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,

  • d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,

  • e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,

  • f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,

  • g) büyük veya küçük baş hayvan hakkında,

  • h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

(3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(4) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz.

(5) Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır.

Önerilen Yayınlar
DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

Dolandırıcılık Suçu Nedir?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 157’de dolandırıcılık suçunun basit hali, m. 158 ve 159’da ise suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. TCK m. 157’ye göre “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.''

Dolandırıcılık, doğru davranma ve iyiniyet kurallarına aykırı hareket ederek kişileri aldatıp iradelerini yanıltmak suretiyle malvarlıkları üzerinde tasarruf etmelerini sağlamaktır.1 Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde de suçun bu niteliği “Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır.” şeklinde açıklanmıştır.

Hile Kavramı

Dolandırıcılık suçu, hileli hareketlerle haksız menfaat temin edilmesi, hile ise, birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise veya entrika olarak tanımlanmaktadır. Bu hilenin, belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırması, bu yalanlara inanan mağdur tarafından fail veya başkasına haksız çıkar sağlanması ile hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerektiği ifade edilmiştir.

Dolandırıcılık suçu açısından hile, başkasının iradesi üzerinde etki edebilecek yanıltıcı nitelikteki her türlü davranışı ifade eder. Fail, hileli davranışlarıyla aldatılan kişinin iradesinin kendi istediği biçimde oluşmasını ve gerçeği bilseydi muhatabın kabul etmeyeceği yönde davranmasını sağlamaktadır. Bu nedenle muhatabın iradesi üzerinde etkide bulunmaksızın sadece olguları ya da gerçeği değiştirmek hilenin varlığı için yeterli değildir. Alım satım ve ticari ilişkilerde de dürüstlük kuralına aykırı basit davranışlar hile olarak nitelenemez. İcabı kabul etmesini sağlamak amacıyla mağduru ikna etmeye yönelik basit sözler ve davranışlar, mağdurun iradesinin hatalı oluşmasına yönelik olmadıkça, dolandırıcılık olarak değerlendirilmemelidir. Dolandırıcılığın söz konusu olması için hileli davranışın mağdurun iradesinin hatalı oluşmasını ve bu suretle yarar elde edilmiş olmasını amaçlamış olması gerekir. Bir malı olduğundan daha pahalı, ucuz ya da faydalı göstermek; satış vaadine uygun davranmamak; başka alıcılar olduğu şeklindeki yalan beyanlarla alıcıyı ikna etmeye yönelik davranışlar dolandırıcılık olarak değerlendirilmemeli ve bu tür fiillere özel hukuk kapsamındaki düzenlemeler uygulanmalıdır.

Susmak Hileli Davranış Sayılır mı?

Birçok olayda hileli davranış, failin sözlü açıklamalarından oluşsa da bu her zaman zorunlu değilir. Somut olayda koşulları varsa failin susması da hile olarak değerlendirilebilir. Susmak, kimi hallerde ihmali davranışla dolandırıcılık olarak da nitelenebilir. Dolandırıcılığın susmak suretiyle işlenebilmesi için mağduru aydınlatmak konusunda kanundan, sözleşmeden ya da güven ilişkisinden doğan bir yükümlülüğü varken fail bunu yerine getirmeyerek mağduru hataya düşürmüş olmalıdır.64 Ancak başka bir yanıltıcı davranışta bulunmadan sadece susmanın basit bir aldatma ya da yalan olduğu hallerde hileden söz etmek zordur. Yargıtay da aleni olan tapu kaydına bakmak yerine satıcının verdiği yüzeysel bilgilere itimat ederek taşınmazı satın alan mağdurun dolandırılmasının söz konusu olamayacağını yönünde karar vermiştir

Devamını Oku
Vekile Tebligat Zorunluluğu

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Tebligat, hukuki bir işlemin veya resmi bir belgenin muhatabına usulüne uygun bir şekilde bildirilmesi işlemidir. Türk hukukunda tebligat, kişilerin haklarını ve yükümlülüklerini zamanında öğrenmelerini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Tebligat işlemleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenlenmektedir.

İcra Hukukunda Tebligat

İcra ve İflas Kanunu m.21’e göre “İcra dairelerince yapılacak tebliğler yazı ile ve Tebligat Kanunu hükümlerine göre olur.”

İcra ve İflas Kanunu m.57’ye göre “İcraya ait tebliğlerde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.”

İcra işlerinde tebligat, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde yürütülen, takip işlemlerinin taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmesini sağlayan hukuki bir zorunluluktur. Tebligatın hukuka uygun bir şekilde yapılması, borçlunun savunma hakkını kullanabilmesi, sürelerin başlaması ve icra işlemlerinin geçerliliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere icra işlerinde tebligat, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ancak bazı hususlarda İcra ve İflas Kanununda bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır.

Tebligat Türleri

Adi Tebligat .Normal posta veya memur eliyle yapılan tebligat türüdür. ,Resmî kurumlar veya mahkemeler tarafından gönderilebilir.

İadeli Taahhütlü Tebligat: Tebligatın alıcıya ulaştığını kanıtlamak için kullanılır. Alıcının imzasıyla teslim edilir.

Elektronik Tebligat (E-Tebligat): Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi uyarınca, belirli kişi ve kurumlar için zorunlu olan elektronik ortamda yapılan tebligattır. e-Tebligat Sistemi (UETS) üzerinden iletilir.

İlanen Tebligat: Muhatabın adresinin bilinmediği veya bulunamadığı durumlarda gazete veya ilan panosu aracılığıyla yapılan tebligattır. Resmî Gazete veya mahkeme ilan panolarında yayımlanır.

Memur Eliyle Tebligat: Tebligatı yapacak olan merciin memuru aracılığıyla doğrudan yapılan bildirimdir. Genellikle adli makamlar tarafından kullanılır.

Vekile veya Temsilciye Yapılan Tebligat :Muhatabın bir avukatı veya kanuni temsilcisi varsa, tebligat doğrudan onlara yapılır.

Devamını Oku
İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

Genel Olarak Şikayet

Şikayet konusu kural olarak icra ve iflas dairelerinin yapmış olduğu işlemlerdir. Şikayet yoluna takip hukukuna ilişkin kuralların yanlış uygulanması sonucu başvurulur. Şikayet yoluna maddi hukuka ilişkin kuralların yanlış uygulanması için başvurulmaz. Şikayet yazılı ve sözlü olarak yapılabilir. Şikayet edilen kişi is işlemi yapan icra dairesidir. Şikayet icra mahkemesine yapılır. Bu icra mahkemesi şikayet edilen icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesidir. Şikayetin icra mahkemesine yapılacağı kuralının istisnaları vardır. Kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takipte şikayet icra dairesine yapılır. Şikayeti inceleyen ve karar veren asliye ticaret mahkemesidir. Konkordato komiserinin işlemleriyle ilgili şikayetler asliye ticaret mahkemesine yapılır.

Şikayetin Sebepleri

A) İşlemnin olaya uygun olmaması: Kanunun icra dairesine takdir hakkı tanıdığı durumlara söz konusu Olmaktadır; Eşyanın haczedilebilen eşyalardan olup olmadığı Talik halinin varlığı ve süresinin takdiri Satış gün ,saat ve yerinin belirlenmesi Satışta ilan süresinin belirlenmesi

B) İşlemin kanuna uygun olmaması: Taşınmaz satışında ilan şartlarına uyulmaması Tebligat yapılmadan hacze gidilmesi Ödeme emrine itiraz süresinin 7 günden az bildirilemsi-Borcun sebebinin bildirilmemesi Mal beyanına ilişkin ihtar yapılmaması

C) Bir hakkın yerine getirilmemesi:Kanunen yapılması gereken durumun hiç yapılmamış olması Durumudur; Alacaklının takip talebinin hiç işleme alınmaması Yapılan ödemenin kabul edilmemiş olması Haciz talebinin yerine getirilememesi Şartları oluşmasına rağmen alacaklıya rehin açığı belgesinin verilmemesi

D) Bir hakkın Sürüncemede bırakılması: İşlemin haklı gerekçe olmadan süresi içerisinde yapılmamış Olmasıdır; Takip talebinden itibaren ödeme emrinin 3 gün içerisinde gönderilmemesi Talepten itibaren 3 gün içinde haciz tatbik edilmemesi

E) Kanun düzenine aykırılık: Bu şikayet sebebi İİK' da düzenlenmemiş olup Yargıtay kararları ile hukuk sistemimize girmiştir.

Devamını Oku
HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ
HIRSIZLIK SUÇUNUN NİTELİKLİ HALLERİ

Nitelikli Hallere İlişkin Kısa İnceleme

Birinci fıkranın (b) bendinde; hırsızlık suçunun, herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte, kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi fiili nitelikli suç olarak kabul edilmiştir. Kanun koyucu, kilit altında bulunan veya kapalı mahalde muhafaza edilen mala yönelik işlenen hırsızlık suçunda özel bir ağırlık ve tehlikelilik hali görmüştür. Hırsızlık suçunu işleme kastını taşıyan fail, kilit altında veya kapalı mahalde bulunan eşyanın bu şekilde korunmasını bile göze alarak, hırsızlık suçunu işlemeyi amaçladığından, hem faildeki kastın ağırlığı ve hem de malın muhafaza altında bulunmasına rağmen ihlal edilen hukuki yarardaki ağırlık, bu nitelikli suçun fail hakkında daha ağır ceza uygulanmasının dayanağını teşkil etmiştir.

Birinci fıkranın (c) bendinde; hırsızlık suçunun, halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında işlenmesi suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Örneğin, halkın yararlanmasına sunulmuş belediye otobüslerinin içinde hırsızlık suçunun işlenmesi, suça konu eşyanın zilyedi kim olursa olsun nitelikli sayılmış, bu araçların durak veistasyonlarında bulunan taşınır malların çalınması fiilleri de nitelikli hal olarak kabul edilmiştir.

Ceza yargılamalarında aynı suç tipinde farklı sonuçlar doğuran kararlar verebilir; çünkü her dava, farklı olaylar, niyetler ve koşullara sahiptir. Bu farklılıklar hukukun genel ilkeleri içinde tutarlılık arz etse de, bireysel durumlar özgün yorum gerektirir. Bu sebeple Hırsızlık isnadı ile karşı karşıya kalındığı zaman yalnızca kanun maddesine bakarak nitelikli hallerin var olup olmadığı yorumunu yapmak doğru olmayacak olup profesyonel bir hukuki destek almak önem arz eder. Örneğin, bir hırsızlık suçu gece vakti işlenmişse ceza artırılır. Ama “gece vakti” tanımı saat, ortam ve koşullara göre farklılık gösterebilir. Aynı şekilde, failin pişmanlığı, zararı gidermesi gibi unsurlar da kişiye özel sonuçlar doğurur.

Konuya İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2019/13126 E. – 2020/2129 K.

''Tanık ...’in beyanına göre, sanıkların Telekom kıyafeti giydiğini, buluşma yerine geldikleri aracın ön tarafına da ‘Görevli’ yazısı yazılmış olduğunu, ilk bakışta , Telekom adına iş yaptıkları izlenimi verdiklerinin anlaşılması karşısında, eylemin TCK"nın 142/2-f maddesinde tanımlanan yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının değerlendirmesinde yanılgıya düşülerek aynı Kanun"un 142/1-a maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK"nin 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.''

Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2021/4900 E. – 2021/20605 K.

''Olay günü gündüz saat 13:40 sırasında sanık ..."un müştekinin kolunda takılı bulunan çantasını çekerek aldığı, sanığın suça konu eşyayı tek bir hareketle çekip aldığı, müştekinin direnmesi sonucu çantanın sapının kopması üzerine sanığın çantayı alarak kaçtığı olayda, sanığın eyleminin mağdurun direncini kırmaya yönelik şiddet olmadığı dolayısıyla yağma suçundaki zor unsurunun gerçekleştiğinin kabulünün olanaklı olmadığı, bu hali ile eylemin 5237 sayılı TCK"nın 142/2-b maddesine uyan nitelikli hırsızlık suçunu oluşturduğundan tebliğnamedeki hükme yönelik bozma isteyen düşünceye iştirak edilmeyerek yapılan incelemede''

Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2014/38156 E. – 2017/2573 K.

''Yol kenarında uyuyan şikayetçinin üzerinden cep telefonu ve 5 TL para çalınması eyleminin TCK"nın 142/2-b maddesinde düzenlenen suç tanımlamasına uyması nedeni mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiş, TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi"nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanması ve hüküm tarihine kadar yapılan yargılama gideri toplamı, CMK"nın 324/4 maddesinde atıfta bulunulan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun"un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20 TL"den az olduğu halde yargılama giderinin sanıktan tahsiline karar verilmiş ise de, hüküm kesinleşinceye kadar yapılacak yargılama giderlerinin de toplam yargılama gideri kapsamında olması nedeniyle hükmün kesinleştiği tarihte sanıktan tahsili gereken yargılama giderinin yukarda açıklanan terkin edilmesi gereken miktardan az olması halinde Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasının infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.''

Ceza yargıalamları, bireyin özgürlüğünü doğrudan etkileyen ciddi bir hukuki süreçtir ve savunma hakkının etkin kullanımı ancak bir avukat aracılığıyla mümkün olabilir. Hırsızlık suçu ile ilgili bir yargılama süreci ile karşılaşıldığında, karmaşık usul kuralları, delil değerlendirmesi ve hak ihlallerine karşı korunma gibi teknik detaylar içerdiğinden, kişinin kendini eksiksiz şekilde savunabilmesi için hukuki bilgiye ve deneyime sahip bir ceza avukatının desteği hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, Hırsızlık isnadı ile karşılaşıldığında avukat tutulması hem adil yargılanma hakkını korumak hem de hak kayıplarını önlemek açısından zorunludur.

Bağlantılı Yayınlar

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Vekile Tebligat Zorunluluğu

Tebligat, hukuki bir işlemin veya resmi bir belgenin muhatabına usulüne uygun bir şekilde bildirilmesi işlemidir. Türk hukukunda tebligat, kişilerin haklarını ve yükümlülüklerini zamanında öğrenmelerini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Tebligat işlemleri, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile düzenlenmektedir.

İcra Hukukunda Tebligat

İcra ve İflas Kanunu m.21’e göre “İcra dairelerince yapılacak tebliğler yazı ile ve Tebligat Kanunu hükümlerine göre olur.”

İcra ve İflas Kanunu m.57’ye göre “İcraya ait tebliğlerde Tebligat Kanunu hükümleri uygulanır.”

İcra işlerinde tebligat, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK), 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik çerçevesinde yürütülen, takip işlemlerinin taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmesini sağlayan hukuki bir zorunluluktur. Tebligatın hukuka uygun bir şekilde yapılması, borçlunun savunma hakkını kullanabilmesi, sürelerin başlaması ve icra işlemlerinin geçerliliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Yukarıdaki hükümlerden de anlaşılacağı üzere icra işlerinde tebligat, Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır. Ancak bazı hususlarda İcra ve İflas Kanununda bazı özel düzenlemeler bulunmaktadır.

Tebligat Türleri

Adi Tebligat .Normal posta veya memur eliyle yapılan tebligat türüdür. ,Resmî kurumlar veya mahkemeler tarafından gönderilebilir.

İadeli Taahhütlü Tebligat: Tebligatın alıcıya ulaştığını kanıtlamak için kullanılır. Alıcının imzasıyla teslim edilir.

Elektronik Tebligat (E-Tebligat): Tebligat Kanunu’nun 7/a maddesi uyarınca, belirli kişi ve kurumlar için zorunlu olan elektronik ortamda yapılan tebligattır. e-Tebligat Sistemi (UETS) üzerinden iletilir.

İlanen Tebligat: Muhatabın adresinin bilinmediği veya bulunamadığı durumlarda gazete veya ilan panosu aracılığıyla yapılan tebligattır. Resmî Gazete veya mahkeme ilan panolarında yayımlanır.

Memur Eliyle Tebligat: Tebligatı yapacak olan merciin memuru aracılığıyla doğrudan yapılan bildirimdir. Genellikle adli makamlar tarafından kullanılır.

Vekile veya Temsilciye Yapılan Tebligat :Muhatabın bir avukatı veya kanuni temsilcisi varsa, tebligat doğrudan onlara yapılır.

Devamını Oku
İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

İCRA HUKUKUNDA ŞİKAYET

Genel Olarak Şikayet

Şikayet konusu kural olarak icra ve iflas dairelerinin yapmış olduğu işlemlerdir. Şikayet yoluna takip hukukuna ilişkin kuralların yanlış uygulanması sonucu başvurulur. Şikayet yoluna maddi hukuka ilişkin kuralların yanlış uygulanması için başvurulmaz. Şikayet yazılı ve sözlü olarak yapılabilir. Şikayet edilen kişi is işlemi yapan icra dairesidir. Şikayet icra mahkemesine yapılır. Bu icra mahkemesi şikayet edilen icra dairesinin bulunduğu icra mahkemesidir. Şikayetin icra mahkemesine yapılacağı kuralının istisnaları vardır. Kambiyo senetlerine özgü iflas yoluyla takipte şikayet icra dairesine yapılır. Şikayeti inceleyen ve karar veren asliye ticaret mahkemesidir. Konkordato komiserinin işlemleriyle ilgili şikayetler asliye ticaret mahkemesine yapılır.

Şikayetin Sebepleri

A) İşlemnin olaya uygun olmaması: Kanunun icra dairesine takdir hakkı tanıdığı durumlara söz konusu Olmaktadır; Eşyanın haczedilebilen eşyalardan olup olmadığı Talik halinin varlığı ve süresinin takdiri Satış gün ,saat ve yerinin belirlenmesi Satışta ilan süresinin belirlenmesi

B) İşlemin kanuna uygun olmaması: Taşınmaz satışında ilan şartlarına uyulmaması Tebligat yapılmadan hacze gidilmesi Ödeme emrine itiraz süresinin 7 günden az bildirilemsi-Borcun sebebinin bildirilmemesi Mal beyanına ilişkin ihtar yapılmaması

C) Bir hakkın yerine getirilmemesi:Kanunen yapılması gereken durumun hiç yapılmamış olması Durumudur; Alacaklının takip talebinin hiç işleme alınmaması Yapılan ödemenin kabul edilmemiş olması Haciz talebinin yerine getirilememesi Şartları oluşmasına rağmen alacaklıya rehin açığı belgesinin verilmemesi

D) Bir hakkın Sürüncemede bırakılması: İşlemin haklı gerekçe olmadan süresi içerisinde yapılmamış Olmasıdır; Takip talebinden itibaren ödeme emrinin 3 gün içerisinde gönderilmemesi Talepten itibaren 3 gün içinde haciz tatbik edilmemesi

E) Kanun düzenine aykırılık: Bu şikayet sebebi İİK' da düzenlenmemiş olup Yargıtay kararları ile hukuk sistemimize girmiştir.

Devamını Oku
DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE VE ALDATICI HAREKET

Dolandırıcılık Suçu Nedir?

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m. 157’de dolandırıcılık suçunun basit hali, m. 158 ve 159’da ise suçun nitelikli halleri düzenlenmiştir. TCK m. 157’ye göre “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.''

Dolandırıcılık, doğru davranma ve iyiniyet kurallarına aykırı hareket ederek kişileri aldatıp iradelerini yanıltmak suretiyle malvarlıkları üzerinde tasarruf etmelerini sağlamaktır.1 Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde de suçun bu niteliği “Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır.” şeklinde açıklanmıştır.

Hile Kavramı

Dolandırıcılık suçu, hileli hareketlerle haksız menfaat temin edilmesi, hile ise, birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise veya entrika olarak tanımlanmaktadır. Bu hilenin, belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olması, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırması, bu yalanlara inanan mağdur tarafından fail veya başkasına haksız çıkar sağlanması ile hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerektiği ifade edilmiştir.

Dolandırıcılık suçu açısından hile, başkasının iradesi üzerinde etki edebilecek yanıltıcı nitelikteki her türlü davranışı ifade eder. Fail, hileli davranışlarıyla aldatılan kişinin iradesinin kendi istediği biçimde oluşmasını ve gerçeği bilseydi muhatabın kabul etmeyeceği yönde davranmasını sağlamaktadır. Bu nedenle muhatabın iradesi üzerinde etkide bulunmaksızın sadece olguları ya da gerçeği değiştirmek hilenin varlığı için yeterli değildir. Alım satım ve ticari ilişkilerde de dürüstlük kuralına aykırı basit davranışlar hile olarak nitelenemez. İcabı kabul etmesini sağlamak amacıyla mağduru ikna etmeye yönelik basit sözler ve davranışlar, mağdurun iradesinin hatalı oluşmasına yönelik olmadıkça, dolandırıcılık olarak değerlendirilmemelidir. Dolandırıcılığın söz konusu olması için hileli davranışın mağdurun iradesinin hatalı oluşmasını ve bu suretle yarar elde edilmiş olmasını amaçlamış olması gerekir. Bir malı olduğundan daha pahalı, ucuz ya da faydalı göstermek; satış vaadine uygun davranmamak; başka alıcılar olduğu şeklindeki yalan beyanlarla alıcıyı ikna etmeye yönelik davranışlar dolandırıcılık olarak değerlendirilmemeli ve bu tür fiillere özel hukuk kapsamındaki düzenlemeler uygulanmalıdır.

Susmak Hileli Davranış Sayılır mı?

Birçok olayda hileli davranış, failin sözlü açıklamalarından oluşsa da bu her zaman zorunlu değilir. Somut olayda koşulları varsa failin susması da hile olarak değerlendirilebilir. Susmak, kimi hallerde ihmali davranışla dolandırıcılık olarak da nitelenebilir. Dolandırıcılığın susmak suretiyle işlenebilmesi için mağduru aydınlatmak konusunda kanundan, sözleşmeden ya da güven ilişkisinden doğan bir yükümlülüğü varken fail bunu yerine getirmeyerek mağduru hataya düşürmüş olmalıdır.64 Ancak başka bir yanıltıcı davranışta bulunmadan sadece susmanın basit bir aldatma ya da yalan olduğu hallerde hileden söz etmek zordur. Yargıtay da aleni olan tapu kaydına bakmak yerine satıcının verdiği yüzeysel bilgilere itimat ederek taşınmazı satın alan mağdurun dolandırılmasının söz konusu olamayacağını yönünde karar vermiştir

Devamını Oku